Yazalım Bakalım

Dün ve bugün Zweig'in Olağanüstü Bir Gece kitabını okudum. 70 sayfa olunca bitti çabucak. Kahramanın artık bir şeyler hissetmemekten muzdarip olması ve olağanüstü bir gece yaşadıktan sonra tekrar hayattan keyif alması üzerine bir kitap. 37 yaşında olunca anlamlı bir kitap oluyor. Belki bu blogun diğer yazarları gibi 22 yaşında olsam ne diyor ya deyip sıkılabilirdim kitaptan. Ya da arabesk hissetme ihtiyacından dolayı yine beğenebilirdim ama bambaşka bir kapsamda olurdu beğenim.

Bu tip yazılı yahut görsel hafızaya hitap eden "eser"ler yazıldığında ya da değil yıllar sonra bir anda karşımıza çıktığında "değişik" oluyor. Temennimiz o değişikliğin bize güzel hissettirmesi.

Bu blogu niye açtım, bu gençlere destek olmak için neden uğraşıyorum? Bu yazıyı yazmak için neden uğraşıyorum? El-cevap: Seviyorum.

Genel olarak mevcut durumumu "şükür" kelimesiyle ifade edebilirim. İşimi aşırı sevdiğimi söylemek pek mümkün olmasa da fena olmayan bir maaş alıyorum ve bu maaşımla çok şükür istediklerimi yapabiliyorum. Daha fazla imkan olsa "daha fazlası" her zaman yapılabilir, bunu da biliyorum. Ama şükrettiğim şeylerden bir tanesi yapmayı istediğim şeylerin en azından bazılarını biliyor olmam. Burda biraz şanslıyım, hatta belki de oldukça şanslıyım. Gezmeyi seviyorum, yürümeyi seviyorum, balığı seviyorum, okumayı, yazmayı, konuşmayı seviyorum. Bunları tesadüfen keşfettiğim için de şükrediyorum. Dönüp üniversite yıllarıma baktığımda da bunları o zaman neden yapmadığımı kendime soruyorum. Süper param yoktu ama en azından ODTÜ gibi bir okulda okuyup koskoca okulda yürüyüş yapmamış olmak bile aptallık. Birçok şeyi yapmamanın sebebinin lisenin verdiği arabeskin yüceltilmesi, garibanlığın kutsanması, kendine güvensizliğin tanımlayıcı bir övünç kaynağı olması gibi hastalıklı bir bakış açısı olmasını çok sonraları fark ettim. Diğer blog yazarlarının bunları yaşamayacağını umuyorum.
Mesleklerimizi en iyi şekilde yaparken kendimizden başlayıp çevremize fayda sağlayacak eylemler yapmanın önemini algılayabileceğimizi ummuyorum. Yeni nesil olarak adlandırabileceğimiz diğer blog yazaarları için oldukça zorlayıcı bir devirdeyiz aslında. Twitterda floodların hastasıyız. Instagram stroy'ler 24 saatte kayboluyor, benim bir türlü anlam veremediğim snapchat adı üstünde snap'ler üzerine anlık eğlenceler. burada ciddi adam olup bu anlık haz yaşamak kolay olanı ama onları yönlendiren kişiler olma fırsatı da oldukça yüksek. Temennim sevgili gençlerin bu noktaya gelebilmesi çünkü zaman treni kaçtığında geri döndürmek oldukça zor olabilir, ama onu yakalayabilirlerse benim on adım önüme de geçebilirler. Gerçekten bunu istiyorum. Gençler beni geçsin ki bana yeni bir şeyler katabilsinler. Bu bir yandan diğergamlık (sevdiğim bir kelime) bir yandan da başarılı olursam aslında marjinal faydası çok yüksek bir deney olacak. 
Üniversitede bir arkadaş yurtdışında gönüllü işlere giderdi, benden farkı başvurmuş olmasıydı.
26 yaşında bazı hikayeler yazdım ve arkadaşımla bunları dergilere göndermeyi konuştuk ama ilk defa 36 yaşında e-posta atmaya cesaret ettim ve şu an için sadece bir hikayem yayımlandı.  27 yaşında yapsaydım bunu belki de şimdiye basılı bir kitabım vardı.
İlk uçak bileti alma teklifini yaptığım arkadaş kabul etmeseydi şimdi kullandığım araba 2005 model değil 2020 model olacaktı belki ama birçok yere sadece görevler ve zorunluluklarla gidecektim.
Çeviri yapmak için yayınevlerine mail atmasaydım şimdi bu kitaplardan bahsedemeyecektim.
Doğaya ilişkin merakım daha önce ortaya çıksaydı çok daha iyi tanıyabilirdim belki hayvanları da doğayı da..
Gençlere öğütler veriyor ve kendi eylemlerim üzerinden örnek veriyorum. Çünkü ben ancak kendimi anlatabilirim. Ama önemli olan kendimzi ifade edebilmek. Aslında blogdaki gençlerin benim gibi balık tutmayı ya da gezmeyi ya da hikaye yazmaları hoşuma gidebilecek olsa da bu şart değil. İstediğim kendi hoşumuza giden şeyleri bulabilmek. Bunu başarıp çevremizi bunu başarmış insanlarla beslediğimizde biz de zenginleşeceğiz. İkinci kritik şeyse kendimizi ifade etmek. Kendimizi rahat ifade edebildiğimiz ortamlarda bunu pratik edeceğiz ki hem zihin jimnastiğiyle beynin çalışma kapasitesini artıralım, kendimizi doğru ifade edelim ki karşılaştığımız iyi şeyler de kötü şeyler de hak olsun. İşte bu blogun amacı da bu.
Yazalım bakalım.

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar